Masaya oturduklarında Aslı'nın kafasında sayısız soru işareti dolanıyordu. Kimdi bu adam? Neden yardım etmişti? Ne istiyordu? Aniden "Ben Kemal. Sen de adını söylersen en azından kiminle yemek yediğimi bilirim." dedi sanki kafasındaki soruları cevaplamak istercesine. "Ben Aslı" dedi Aslı ve ekledi "Neresi burası?". "Benim evimdesin. Dün akşam nereye gideceğini söyleyecek durumda değildin. Benim de seni öyle sokakta bırakmak içimden gelmedi." diye cevapladı Kemal. Aslı birkaç şey yiyince kendine gelmeye başladı. "Peki neden hiç tanımadığınız biri için kendinizi bu kadar tehlikeye atıyorsunuz? Polisten kaçırdınız beni. Şimdi sizi de arıyorlardır." dedi. Bunun üzerine Kemal'in tadı kaçmıştı. Suratı asılmış bir şekilde "Ne yapsaydım. Seni öyle yerde bıraksaydım da ölse miydin? Sonra hastanede polisler seni alıp götürseler daha mı iyi olacaktı senin için? Sen hep böyle mi teşekkür edersin sana yardım edenlere?" diye otoriter sesiyle cevapladı. Aslı biraz kızmış biraz da utanmış bir şekilde sandalyesinde oturuyordu. Onun da suratı asılmıştı ama Kemal'in söyledikleri doğruydu. Şimdi hayatta bile olmayabilirdi ve o hayatını Kemal'e borçluydu. Belki de bu nedenle kızmıştı. Ama sonra "Haklısınız. Size de teşekkür edemedim doğru dürüst. Ama siz de hak verirsiniz ki yaşadıklarım hiç de azımsanacak gibi değil." dedi ve ekledi "İnsan dağılıyor.". Kemal, "Neyse bırakalım bunları şimdi. Oldu, bitti, geçti. İyisin ya önemli olan o." diye kestirdi attı konuyu. "Şu yumurtayı da soğutmadan yemeli. Soğuğunca birşeye benzemez." dedi ve yarım dilim ekmeği yağda pişmiş yumurtanın içine daldırdı. Konuştukça ısınıyordu Aslı Kemal'e. İyi bir insana benziyordu. Biraz kabaydı, sertti ama güven veriyordu insana. Ayrıca onu dışarıda bırakmamış evine almıştı. Hatta elini bile sürmemişti. Öyleydi değil mi? Hemen kalktı. "Tuvaleti kullanabilir miyim?" diye sordu sakince. Kemal parmağıyla işaret etti. "Hemen sağdaki ilk kapı. Ancak biraz dağınık olabilir. Ne de olsa misafir beklemiyordum. Kusura bakma".
Aslı, yüzü nemli, geldi. Belli ki yüzünü yıkamıştı. Rahatlamış görünüyordu. Bu arada Kemal sofrayı toplamayı yeni bitirmişti. "Kahve ister misin?" diye sordu. "Sevinirim." diye cevapladı Aslı ve tekli koltuğa oturdu. Kemal, "Sütlü mü sade mi seversin?" diye sordu. "Sade." dedi Aslı. Birazdan elinde iki tane zift gibi kahveyle geldi Kemal. Çekyata oturdu. Eskiydi çekyat. Kemal oturunca gıcırdadı. Kahvenin kokusu daha hazırlanırken gelmişti burnuna Aslı'nın. Sıcak kupayı avuçlarının içine aldı. Önce bir süre kupadan çıkan dumanı seyretti. Daha sonra hafifçe üfledi kupanın üstüne doğru. Dağılan dumanların arasından ufak bir yudum aldı. Kendini daha şimdiden yenilenmiş hissediyordu. Kemal karşısındaki çekyatta bacak bacak üstüne atmış ve o da yumulmuştu kahvesine. "O da benim gibi kahvecilerden." diye aklından geçirdi Aslı. Kemal "Ayşe diye birini sayıkladın bütün gece. Tanıdığın ve sevdiğin biri galiba." diye girdi söze. Aslı yine taş kesildi. Hatırlamıştı gene geceyi. O görüntüler gelmiş çakılmıştı gözlerinin önüne. Yine Kemal'in sesiyle irkildi. "Aslı iyi misin?". "İyiyim." dedi Aslı. "Birşey mi geldi Ayşe'nin başına?" diye sordu Kemal. Aslında sorguya başlamıştı. Senelerdir kim bilir kaç kişiyi sorgudan geçirmişti. Artık gözlerinden anlıyordu, insanlara nasıl davranması gerektiğini. Kime neyi nasıl soracağını. Aslı'ya hissettirmeden ağzından nasıl laf alabileceğini tasarlamıştı kafasında. Aslı tereddüt etti önce. Ama Kemal'in güven dolu gözleri karşıladı onu ve "Evet." diye fısıldadı. Kemal kulak kesilmiş dinliyordu. Ama artık kızı biraz daha zorlaması gerektiğini anladı Kemal ve üzerine gitti Aslı'nın. "Çok özel değilse öğrenebilir miyim Ayşe'ye ne olduğunu?" dedi. Bu sırrı saklamak çok ağır bir yüktü Aslı için ve sözcükler bir anda dökülüverdi ağzından. "Öldü. Daha doğrusu öldürüldü.". Kemal almıştı istediğini. Artık gerisi çorap söküğü gibi gelecekti. Kemal nasıl yani der gibi baktı Aslı'ya. Aslı anlatmaya başladı hatırladıklarını ama bir türlü Ayşe'nin yerde kanlar içinde uzanmış halinin öncesini hatırlamayı başaramıyordu. Kemal kuşkulanmıştı Aslı'dan. "Anlatmak istemiyor." diye düşündü. Ne de olsa senelerin sorgucusuydu. "Biraz daha zorlayayım." dedi kendi kendine. "Neden hatırlayamıyorsun? Yoksa hatırlamak mı istemiyorsun?" diye sordu Kemal. Aslı irkildi bir anda. Kemal'le ilgili tüm yaşadıkları gözünün önünden geçti. "Bu adam kim ya? Nasıl oldu da polisleri atlattı? Neden polisler takip etmediler bu adamı? Polis bu adamın herşeyini öğrenmiş olmalıydı. Baygın bir kadını hastaneye getireceksin polis senin şecereni çıkarmayacak. Olacak iş değil." diye aklından geçirdi şimşek hızıyla. Artık Kemal'in gözleri hiç güven vermiyordu. Hatta çok sinsi bakıyordu. "Sadece hatırlayamıyorum. Zor bir geceydi benim için. Kendimi pek iyi hissetmiyorum. Biraz dinlenmek istiyorum izninizle." diye konuyu kapattı Aslı. "Haklısın." dedi Kemal. "İçeriye, odaya geçip dinlenebilirsin. Benim de çıkmam lazım. Bazı işlerim var halletmem gereken. Akşam gelince tekrar görüşürüz." diye devam etti. Son kozunu oynamıştı Kemal. Sorgu açığa çıkmıştı ve o da bunun farkındaydı. Aslı'nın kaçacağından adı gibi emindi ve bu sayede takip edip olayı aydınlatabilecekti. Aslı odaya geçti. Kemal pencerenin önünde son bir sigara tellendirdi ve sonra anahtarını alıp çıktı dışarıya.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder