Mary's Axe & Tower of London & Tower Bridge

Hürriyet

19 Mayıs 2010 Çarşamba

Barselona'ya Gidiyoruz....

Sabahın körü. Saat çalıyor. "Kalk" diyor. "Ben uyandım! Sen hala uyuyorsun". Sanki sesi sonuna kadar açılmış, inletiyor odayı. Hava daha yeni aydınlanıyor. Ama tatlı bir heyecan var içimde. Zaten hazırım uyanmaya. Kalkıp ve hazırlanmaya başlıyorum, uzun sürecek olan uçak yolculuğuna.

Bavullar hazır. Arabaya yerleştirildi. Hareket zamanı. Hedef havaalanı. Yola çıkıyoruz, garip bir sessizlik arabada. Herkesin kafasında farklı beklentiler, gidilecek yerde yapılacak ve görülecek güzel şeyler. Tapas yenecek, Sangria içilecek, müzeler ve ünlü "Bitmeyen Kilise" gezilecek. Şehrin sokaklarında yürünüp, oranın kültürü, havası koklanacak. Hatta belki denize bile girilecek.

Havaalanında arabayı valeye bırakıp diğerleri ile buluştuktan sonra bavulları bırakmak için ilgili kontuara gidiyoruz. Bavullar yürüyen bandın üzerinde kayarken biz de hep beraber pasaport kuyruğuna doğru ilerliyoruz.

Artık uluslararası topraklardayız. Uçağın kalkmasına da fazla kalmadı. Ekrana bakıyorum, Barselona uçağı 45 dakika sonra 310 nolu kapıda. Hazır zaman varken birşeyler atıştıralım.

Uçaktayız. Uçak boş. Üç kişilik yerde iki kişi oturuyoruz. Üç buçuk saat kaldı sadece. Biraz uyku, biraz kitap, biraz da oskarlı bir film. Anons geldi. İniyoruz. Tekerlekler de değdi yere, fren biraz sert ama sorun yok. Körükten ilerliyoruz. Pasaport kontrolü veee Barselona'dayız. Dört kişi için en iyi ulaşım taksiymiş. Taksiye atlayıp doğru otele gidiyoruz. Otel küçük ama süpriz değil. Google Earth sağolsun. Odalar da güzel. Zaten odada zaman geçirecek değiliz.


Hemen etrafı keşfetmeli. En iyi yol, önce yürüyerek dolaşmak. En yakın gezilecek yer "Bitmeyen Kilise (Sagrada Familia)". Ne kadar uzakta yürüme onbeş dakika. Edirne geldi aklımıza. Yüzlerde gülümseme. Biraz yürüyüş. O da ne? Cadde kesişimlerinde köşe yok. Binalar ya yuvarlatılmış ya da 45 derece kesilmiş gibi. Devam ediyoruz. İşte karşımızda tüm haşmetiyle Sagrada Familia. Uzaktan sanki yanmış da erimiş gibi görünüyor. Yakından ise sayısız heykellerle bezenmiş. Barselona'nın ünlü mimarı Gaudi ömrünü bu projeye adamış. Sonra da oraya gömülmüş. Ancak halen inşaatı devam ediyor ve lakabını sonuna kadar hakediyor.(Bitmeyen Kilise). Aslında en mükemmel kiliseyi inşaa etmeye çalışmışlar ancak henüz başaramamışlar. Başarabilirler mi bilemiyorum. Bana bitiremezler gibi geliyor.


Kilisede iki üç saat harcadıktan sonra yürümeye devam. Gaudi'nin diğer binalarını görmek, onları dolaşmak için yol alıyoruz. Kızlar acıktı. Daha kiliseye gitmeden önce başlamışlardı acıktık demeye. Yolda yürüyoruz. Birşeyler yiyebileceğimiz bir yer arıyoruz. Ufak bir kafe. Girelim. Ne var? Noodle mı? Nerdeyiz uzakdoğuda falan mı? Açız. Getir abi. Ne varsa getir. Karnımız doydu. Yola koyulduk tekrar.

Gaudi'nin sıradışı binaları bizi bekliyor..

2 yorum:

  1. hadi gene gidelim..o solucan gibi makarnalara bile razıyım :)

    YanıtlaSil
  2. görüntüden daha iyi bir tadı vardı :))

    YanıtlaSil