Yollar gene çileliydi. Semerinden boşalmış İstanbul, akın akın terk ediyordu şehri. Tek bir noktada toplanan bu kadar büyük bir nüfus her yönüyle sıkıntı yaratmaya mahkumdu ve öyle de oldu. Olmaya da devam ediyor, edecek.
Koca bir kışı geride bırakmıştı İstanbul. Çok da zorlanmamıştı geride bırakırken. Kış gibi kış yaşandı ve bahar gibi bir bahar yaşanmakta şimdi. Ancak bir iki haftadır güzel giden havaların verdiği gazla beklenen, üç günlük kısa tatili değerlendirmek amacıyla yollara dökülen İstanbul'lu, çığırından çıkmış bir trafik içinde gitmek istediği yere gitmeye çalıştı bu haftasonu. Sinir bozukluğunu ve kaybedilen zamanı saymazsak bir şekilde vardı insanlar istedikleri yere. Ama tam iki saat beklenen feribot yada 3 kişi için 200 TL'ye varan hızlı feribot maliyetini gözardı etmek şartıyla.
Yeterli sayıda feribotu çalıştırdın mı bekleme süresi 30 dakikayı geçmeyen limanda 2 saat harcamak sinirlerimi biraz zorladı. Gece yarısı varacağımız yere sabaha karşı varmak zorunda kaldık. Hem sinir hem de vücut gerginliği nedeniyle ertesi günü ve hatta bir sonraki günü bile layıkıyla yaşayamadan bitirdik tatili. Neyse ki etrafımızdaki ufak mutluluk kaynakları sayesinde (3 tane) iyi geçti tatilimiz. Kuzenin tabiriyle "Duru bir Kuzey Rüzgar'ı" ile gülücükler eksik olmadı yüzümüzden. Herkes bizim gibi değildi büyük ihtimalle. Ama dönüş yolu gelişi arattı. İzmir İstanbul arasındaki en işlek yoldaki çalışmalar sayesinde iki noktada yaklaşık 3'er 4'er km'lik kuyrukları dur kalk ile aşmak çok sıkıntılıydı. Neyse ki kazasız belasız vardık evimize gece yarısından sonra. Tabi bir de ertesi gün iş var.
Bugün çalıştık ama Allah kabul etsin. Yarın anlayacağız bakalım bugün ne kadar verimli geçmiş.
Umarım herkesin tatili istediği gibi geçmiştir. Darısı daha uzun tatillere.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder