Bugün internet gazetelerini gezerken gördüğüm bir haber beni, hiç beklemediğim bir şekilde mutlu etti. Haber ilk türk uçağı tasarlandı ve prototipi yapıldı gibi birşeydi. Ama beni gülümseten bu başarı değil haberin içindeki ufak bir bilgi idi.
Haberi okumaya başlayınca biz türklerin her zaman yaptığı gibi yapılan işi küçümseme moduna geçtim. Yahu tek motorlu bir pırpır uçaktı resimdeki ve haber de bu uçağın eğitim amaçlı kullanılacağı ancak bir savaş durumunda savaş uçağı olarak da kullanabileceği yazıyordu. Adamlar neler yapıyor biz nelerle avunuyoruz diye geçirdim içimden. Ama bunun ilk adım olabileceğini unutmuştum. Diğer uçak üreticisi ülkeler de böyle başlamıştı. Sadece biz biraz!! geç başladık bu işe. Ama bu da değildi yüzümdeki ufak gülümsememim nedeni.
Uçağın ismi "Hürkuş" konmuştu. Önce türkçe bir ad uyduralım diye böyle basit bir isim kullanmışlar diye düşündüm. "F-" bilmem kaçlar, yok "mig"ler varken dünyada bizimki "Hürkuş". Dedim ya hemen küçümseme ve eleştiri kelimeleri peşpeşe dökülüyor ağzımızdan. Ama sonra detayları okumaya başlayınca aslında "Hürkuş", bizim ilk düşman uçağın düşüren pilotumuzun soyadı olduğunu öğrendim. İlginç bir şekilde isminin de Vecihi olduğu yazıyordu. Evet 70'lerin sonunda peşpeşe çekilen büyük üstadlar Münir Özkul, Adile Naşit ve Şener Şen'in oynadığı türk filmlerinden "Gülen Gözler" deki ve Şener Şen'in canlandırdığı pilotun ismi. Belki de senarist bunu gerçekten düşünmüş ve o pilota özellikle Vecihi ismi vermişti. Az sayıda kişinin fark edebildiği gerçeklerin farkınavarmak bende garip bir mutluluk duygusu yaratıyor. Sonra Vecihi'nin uçağıyla Münir Özkul'un evinin üzerinden geçerken evin durumu aklıma geldi. Gülümsedim önce. Sonra Vecihi karakterini düşündüm. Karakter çok parlak olmamakla birlikte becerikli bir pilottu. Öyleki evlerin arasından geçip balkondaki sevgilisine (Ayşen Guruda) gül atabilecek kadar usta bir pilottu. Gülümsedim tekrar uçağın kuyruğundaki çamaşırlar gözümün önüne geldiğinde. Sonra diğer filmler geldi aklıma. "Bizim aile", "Neşeli günler". Hepsi mutlu ve herkes gülerken biterdi. Daha da yayıldı gülümseme suratıma. Yine olsa yine izlerim dedim kendi kendime.
Okuduğum o isim mutlu etmişti beni. Acaba Vecihi bey hiç aklından geçirmiş miydi, hiç tanımadığı birini sadece adı ile mutlu edebileceğini. Ama oldu işte. İnsanların geçmişlerinde yaşadıkları güzel şeyleri tekrar hatırlatan şeyler mutluluğa giden yol olabilir mi? Bilemiyorum ama ben mutlu oldum. Çok da zor olmadı hani..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder