Hakan, Aslı ve Ayşe üniversiteden tanışıyorlardı. İyi de anlaşıyorlardı. Hatta aralarında aşk maceraları bile vardı. Hakan Ayşe'den hoşlanıyordu ve bunu Aslı ile paylaşmıştı. Aslı ise Hakan'a sürekli destek olmaya çalışıyordu. Ayşe ise ikisini de çok seviyordu ama kalbi bir başkasındaydı. Kerem ile üniversiteden sonra Antalya'da yaptıkları bir tatilde tanışmışlardı. Kerem, karizmatik, bilgili aynı zamanda iyi birisiydi ve Ayşe'ye karşı da boş değildi. Güzel bir çift olmuşlardı. Herkes imreniyordu bu ikiliye. Hakan, o tatilden sonra durgunlaşmış ve uzaklaşmaya başlamıştı ortamdan. Aslı bunu görüyordu ama Ayşe'nin gözü Kerem'den başkasını görmüyordu. Aslı sürekli Hakan'ı ortama sokmaya çalışıyordu. Hakan ise bir köşeye sinmiş, kendine olan güvenini ve umudunu kaybetmişti. Ölü gibiydi. Ama son bir aydır Hakan'da gözle görünür bir değişiklik vardı. Canlanmıştı. Gözleri parıldıyordu. Hatta Aslı'yı alıp sinemaya bile gitmişlerdi. Kerem'e de çok yakın davranıyordu. Yine hep beraberlerdi. Eskisi gibi.
Hakan'ın içi içine sığmıyordu. Hafiflemiş hissediyordu kendini. Sanki dünyanın yükü kalkmıştı omuzlarından. Yeni bir ilişkiye başlamıştı. Ağzı kulaklarında dolaşıyordu ortalıkta. Halbuki neydi o bir ay önceki hali. Depresyondaydı. Suratı düşmüştü. Sıkıntıdan patlayacak gibiydi. Başı ağrıyor, midesi kasılıyordu. Her sabah yataktan kalktığına lanet ediyordu. Hatta yaşamak bile istemiyordu. Bir an önce bitsin istiyordu ama ıstırap çekmekten çok korkuyordu. Istırap çekeceğine intihar etmeyi bile düşünebilirdi. Aklından geçmedi de değil. Bir defasında denemeye karar vermişti. Evin bütün cam ve kapılarını kapatmış, ocağı açıp, acı çekmeden ölmek istemişti ama çalan telefon hayatını kurtarmıştı.
Telefondaki Ayşe'ydi ve görüşmek istemişti o yumuşacık sesiyle. Ne de güzeldi sesi. Uzun zamandır duymamıştı ama daha ilk kelimede tanımıştı sesini. Dinlemeye doyamazdı onu. Sırf biraz daha fazla duymak için uzatırdı telefon konuşmasını eskiden. Kerem'den önce. Ama şimdi sesini duymaktan öte, o bebek yüzünü görecekti. O öğleden sonra buluşmuşlardı Ayşe'yle. Üniversite yıllarında gittikleri kafeye oturdular. Eskiden olduğu gibi Ayşe de Hakan da sade bir kahve ısmarladılar. Önce havadan sudan konuştular. Sonra Ayşe Kerem'den açtı konuyu. Beraber oldukları ortamlarda Ayşe hep Kerem'den konuşur Hakan'ı deli ederdi. Konu yine Kerem'e gelince Hakan önce bir of çekti içinden ama sonra anladı ki bu seferki başka. Yakınıyordu Ayşe. Kerem'in dışarıdan göründüğü gibi olmadığını, hayatının çok uzun zamandır çekilmez olduğunu anlatma başladı Ayşe. Hakan şaşkınlıktan ne yapacağını şaşırmıştı. Ayşe ise durmadan anlatıyordu. Sonra birden duraksadı Ayşe. "Ne yapıyorum ben?" diye düşündü. Hakan'ın ona olan duygularının farkındaydı hep. Şimdi ise o duyguları coşturduğunu hissediyordu. Hiç yapmamalıydı böyle birşey. Hakan'a ümit vermişti hiç yoktan. Peki neden Hakan'ı aramıştı? Neden ilk aklına Aslı değilde Hakan gelmişti? "Yok canım iyi artık. Kerem varken ve tüm hayatını doldururken Hakan. Yok, yok. O iyi bir arkadaş. Ayrıca o bana birşeyler hissediyor diye bende de karşılığı olmalı mı yani." diye aklından geçiriyordu ki Hakan'la gözgöze geldi ve içine ılık ılık birşeyler aktı. Hakan'ın gözlerine ilk defa böyle bakıyordu ve ilk defa görüyordu onun aşkını. Etkilenmişti. Kerem'de son zamanlarda görmemişti böyle birşey hatta şimdi düşünüyordu da Kerem'de hiç görmemişti. Hep o olmasını istemişti. Hep o uğraşmıştı. Oysa Hakan istiyordu şimdi. Bir an şimşekler çakmaya, kalbi güm güm atmaya, yüzü yanmaya, vücudu ise üşümeye başlamıştı Ayşe'nin. Hakan her geçen dakika daha da umutlanıyor, aklı başından gidiyordu. En sonunda olacak gibiydi. Şaka mıydı, rüya mıydı, korkuyordu bu an kaybolacak diye. Hakan cesaretlendi. Elini uzattı ve tuttu Ayşe'nin elini. O an başlamıştı herşey. Sabah ölmek üzere kalktığı yatağına akşam hayat dolu olarak geri döndü. Doğru muydu yaptığı, düşünmüyordu bile. Sadece mutluydu ve öyle kalmak istiyordu. "Kerem! kim düşünür Kerem'i. Zaten gül gibi kıza yapmadığını bırakmamış şerefsiz. Ayrıca hak etti." diye konuşuyordu kendi kendine, banyo aynasının önünde, kendine dik dik bakarken. Olanları Aslı'ya mutlaka anlatmalıydı. Telefonu aldı eline ve aradı onu. "Yarın akşam sinema yapalım mı?" diye sordu Aslı'ya telefonu açar açmaz. Şaşırmıştı Aslı. Depresif Hakan gitmiş yerine hayat dolu Hakan gelmişti. Kendini mutlu hissetti. "Tamam, tamam gidelim de bu değişikliği neye borçluyuz?" diye gülerek sordu Aslı. "Hiiç, sadece hayatın güzelliklerinin farkına vardım diyelim." diye cevapladı Hakan, "yada o güzellikler benim farkıma vardı.". "Dedikodu var yani. Hadi anlat hadi." dedi Aslı. Hakan, "Olmaz. Bu akşam uyuyacağız. Yarın konuşuruz." diye cevapladı. "Tamam yarın akşamı sabırsızlıkla bekliyorum." dedi Aslı biraz buruk bir şekilde. Üstelerse Hakan'ın sinirleneceğini biliyordu. Üstelemedi. O gece meraktan uyku girmedi gözüne. Biraz sıkıntılı bir gece geçirdi Aslı. Ertesi gün, hava aydınlanırken ancak uyuyabilmişti.
Ayşe evine döndüğünde kafası karışıktı ama mutlu hissediyordu kendini. İlk defa sevilmeyi hissetmişti. Hoşuna da gitmişti. Ama aldatan kadın olmak ciddi bir sorundu onun için. Suçluluk duygusu tavan yapmıştı. O gece Kerem'i aramadı. En sevdiği pembe pijamalarını giydi ve yorganına sarılıp uyumaya çalıştı. Yanında koca bir kase pudingle. Bir de kedisi Minnoş'la.
İlişkileri bir aydır devam ediyordu ama çok sık görüşemiyorlardı çünkü Kerem şüphelenmenin ötesine geçmişti. Ayşe'nin hayatı iyice kabusa dönmeye başlamıştı. Bu nedenle Hakan'a daha da yakınlaşmıştı. Kerem ise uzaklaşan sevgilisini daha da sıkı tutmaya başlamıştı. Olay kısır bir döngüye girmişti ve gittikçe daha da beter bir hal alıyordu. Ta ki dün akşamüstüne kadar. Hakan'la Kerem yolda karşılaşmışlardı ve olanlar olmuştu. İki adam küfürler ve tehditlerle birbirine girmişti. Etraftakiler araya girmese birbirlerini öldürebilirlerdi. Neyse ki araya girenler olayın daha ciddi boyutlara ulaşmasını engellediler. Ama Kerem uzaklaşırken "Bunu ikinize de ödeteceğim." diye var gücüyle bağırdı. Kerem'in gözlerini görenlerin içi ürperiyordu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder