Mary's Axe & Tower of London & Tower Bridge

Hürriyet

17 Şubat 2010 Çarşamba

Hasta oldu Oğlum

İlk defa. Merak, endişe, kızgınlık ve ne yapacağını bilememe. Hepsi tek potada, karmakarışık. Doktor ne zaman, ne zaman hastane? Kaç derece ateşi var? Yanıyor çocuk. İyi de görünüyor aslında. Sesi çıkmıyor garibimin. Yoksa öksürdü mü? Hapşırık mıydı? Karasızlık, endişe. Doktor, evet doktor. Aranmalı, sorulmalı ne yapılacağı. Garip bir duygu tamamen teslim olmak ve denileni hiçbir soru sormadan yapmak. Sınırları başkası tarafından konulmuş bir anı yaşamak ve kontrolsüzlük. Bana uymadı galiba ama yapacak birşey de yok. Telefon açıldı. Doktorla konuşulup ertesi güne randevulaşıldı. Şimdi ilaç zamanı. Kendi bir lokma, içtiği ilaç bir lokma. Sentetik hayattan uzak tutmaya çalışmak ve içinde ne olduğunu okusamda anlamadığım ilaçları içirmek. İyi geldi ilaç galiba. Ateş kaç, düştü mü? Evet, evet düştü. Garip bir rahatlama. Çizilmiş sınır içinde kalmış bir değer. Sonra, gene sınır dışı değerler, sonra, gene ilaç. Hastane, doktor. Hastalık belli artık, Grip. Öksürük var. Ateş yok artık. Evdeyiz. Akşam kızarıklıklar. Bir iki tane. Küçük bilgi zerreciklerimizle bildiğimiz kızarıklık nedenleri: allerji, kızamık, kızılcık, 6. hastalık. Hangisi acaba. Adet az. Belki geçer sabaha. Öğlen oldu. İşten ara. Ne, çoğaldılar mı? Doktor, telefon hemen. Hastalık viral miymiş? Olur muymuş böyle döküntüler. Peki bekleyelim bakalım ne olacak.

Puantiyeliyiz artık. Hemde kırmızı..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder