Mary's Axe & Tower of London & Tower Bridge

Hürriyet

29 Mayıs 2010 Cumartesi

Yağmur, Yağmurluk ve Flemenko

Sabah gök gürültüsüyle uyandık. Kahvaltıya indiğimizde hepimizin yüzünden düşen bin parçaydı. Dışarıda bardaktan boşanırcasına yağan yağmur cesaretimizi kırmaya başlamıştı. Otelin lobisinde bulunan internetten şehre bir buçuk saatlik mesafedeki kasabalardaki hava durumunu bulmaya çalıştık ama sonuç hüsran. Hava diğer kasabalarda da aynı. Gök delinmiş gibi. Lobide pişti oynamak bile bir seçenek olmaya başlamıştı.

27 Mayıs 2010 Perşembe

Mustafa ve Frapanyolca...

Gecenin bir yarısı olmuş. Çıkıyoruz casinodan. Bir iki kol çekip bir kaç euro'yu kasaya kaptırdıktan sonra rahatlamış bir şekilde ve uzun günün yorgunluğu içerisinde kapıdan çıktık dışarıya. Yolun karşısında bekleyen bir dizi taksiye doğru seyirttik. Ama hiçbirimiz bu tatilin, bizim için en unutulmaz dakikalarından birkaçını yaşayacağımızı tahmin edemezdik.

25 Mayıs 2010 Salı

Park Güell & Barceloneta

Sabah belirlediğimiz saate kalkıp kahvaltıya indik. Akşam yediğim Tapas'ların tadı damağımda, paella'nın pişmemiş pirinçleri midemde hala. Neydi o paella öyle. Pirinçleri çıtır çıtır. Hoş hata bizde, adı Tapa Tapa olan bir restorantta paella yemek neyimize. Ye güzel güzel Tapas'larını otur değil mi? Yok illa yiyeceğiz paella. Olmadı tabi. Pişmemiş pirinci hazmetmek ne kadar zormuş.

22 Mayıs 2010 Cumartesi

Barcelona'yı geziyoruz..

Çok mu oldu yola çıkalı. Daha "Casa Batllo"ya gelemedik. Daha oradan "Casa Mila"ya gidilecek daha sonra ünlü "La rambla" caddesine. Ama şimdiden bacaklarım ağrımaya başladı. Zaten adamlar cadde kesişimlerinde köşe yapmayacağız diye yaya yolu en az %30 artırmışlar.

19 Mayıs 2010 Çarşamba

Barselona'ya Gidiyoruz....

Sabahın körü. Saat çalıyor. "Kalk" diyor. "Ben uyandım! Sen hala uyuyorsun". Sanki sesi sonuna kadar açılmış, inletiyor odayı. Hava daha yeni aydınlanıyor. Ama tatlı bir heyecan var içimde. Zaten hazırım uyanmaya. Kalkıp ve hazırlanmaya başlıyorum, uzun sürecek olan uçak yolculuğuna.

16 Mayıs 2010 Pazar

Şampiyonluk Hakedilir..

Otuzdört maçlık maraton ancak hakedene verir kupayı. Kayırmaz. Aldatmaz. Kimse zorla alamaz. Kimseye hediye edilemez. Hakeden alır, hakeden kaldırı kupayı.

11 Mayıs 2010 Salı

Tuttun mu Kupanın Ucundan..

Geldi, geliyor şampiyonluk. Umarım kayıp gitmez elimizden, birkaç sene önce olduğu gibi. Denizli faciası yaşanmaz umarım. Hoş, o maça maç demek için kör olmak lazımdı ama sonuca bakılan bir oyun futbol. Hakemin son düdüğü gerçek son. Ve o son düdükten sonra tabelada ne yazıyorsa gerçek o.

Amca'ya Vefa..

Yola çıktık gidiyoruz. Önce köprüyü geçtik sonra ilk çıkıştan çıkıp yeni yapılan yoldan Riva'ya doğru gidiyoruz. Daha sonra Riva sapağını da geçip Akbaba'ya çeviriyoruz rotayı.

6 Mayıs 2010 Perşembe

Hıdırellez ve Gulyabani..

Dün akşam Hıdırellez'di. Ahırkapı'da artık gittikçe polülerleşen şenlik kutlamaları vardı. İki sene öncesine kadar sokak aralarında yapılan şenlikler, son iki senedir talebin artması ve artık kutlamalara festival havası verilmek istenmesi nedeniyle aralardan çıkıp sahildeki parka alındı.

4 Mayıs 2010 Salı

Nazlılar. Narinler. Geldiler. Hoş geldiler.

Gelincikler geldi. Her yerden kırmızı kırmızı göğe uzanıyorlar, incecik boyunları ile. Yol kenarı, tarla ortası, kaldırım taşlarının arası. Her yerden, buldukları her çatlaktan fışkırıyorlar.